Dine ve özellikle de İslam’a alerjisi olanlar son zamanlarda hutbeler üzerinden Diyanet İşleri Başkanlığını çok sert bir şekilde eleştirmekte, hatta saldırmaktadırlar. Konu neymiş Diyanet, hutbelerde zina haramdır demiş. Peki, zina serbesttir, helaldir mi desin?
Diyanetin görevi, halkı iman, ibadet ve ahlak konusunda doğru bir şekilde bilgilendirmektir. Bunu yapmadığı zaman esasında Diyanet görevini yapmamış olur.
Müslümanım diyen bir kişi bir bütün olarak A’dan Z’ye kadar bütün İslam’ın emir ve yasaklarını kabul etmiş olur. Dolayısıyla İslam’ın bazı emirlerini kabul edip zinanın haramlığını kabul etmemek kişiyi mürted yapar. Yani dinden çıkarır. Zira Allah’u Teala kesinkes bir şekilde zinanın ve zinaya götüren davranışların haram olduğunu bildirmiştir.
Son zamanlarda hutbelerin konusu, hutbelerde anlatılanlar veya okunmayan, anlatılmayan konular çok fazla tartışılır oldu. Peki, hutbe nedir? Nasıl olmalıdır? Hutbelerde neler anlatılmalı veya neler anlatılmamalıdır?
Kelime olarak bir topluluk huzurunda yapılan konuşma manasına gelen hutbe dini bir kavram olarak da, Cuma ve bayram namazlarında, genel olarak İslam’ın inanç esaslarını, ibadetleri, temel ahlaki ilkeleri güzel bir üslup ile cemaatte, topluma anlatmaktır.
Peygamber Efendimiz (sav) tebliğini büyük ölçüde hutbeler şeklinde yapmıştır. Demek oluyor ki hutbeler İslami bir tebliğde önemli bir yer almaktadır. Zaten halkımızın büyük çoğunluğu dini bilgilerini hutbeler yoluyla öğrenmektedir.
Hutbeler, İslami tebliğin bir parçası olunca hutbelerde anlatılanlar da İslam inanç esaslarına, Hz. Peygamberin sünnetine uygun olmalıdır.
Din ve Diyanet siyaset üstüdür. Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı, camiler, İmam-Hatipler, hutbeler günlük siyasete, siyasi polemiklere kesinlikle alet edilmemelidir. Zira bizim camilerimizde farklı siyasi düşünceye sahip insanlar aynı safta, aynı ortak değerlerde yan yana bulunur ve hep beraber Allah’tan aflarını ister, birlikte ibadet ederler. Böyle bir durum güzel bir durumdur. İdeolojileri, düşünceleri farklı da olsa farklı kesimleri camide bir araya getirmesi, temel inanç esasları etrafında insanları bir araya getirmesi de İslam’ın birleştirici özelliğini oluşturmaktadır.
Türkiye’de bütün camilerde her Cuma hutbeler okunur. Hutbeler de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanır ve imamlar da bu hutbeleri okurlar. İzmir’den Van’, Hatay’dan Sinop’a Türkiye’nin her yerinde aynı hutbe okunur. Hal böyle olunca hutbeler bütün halka hitap etmeli, hutbeyi dinleyen hiç kimseyi camiye küstürmemelidir. Hutbeler sadece Çankaya’daki cemaate göre hazırlanırsa, o hutbe Van’daki cemaate uygun düşmeyebilir. O zaman olması gereken nedir?
Olması gereken hutbelerin her türlü siyasi düşünceden uzak tamamen İslam’ın güzelliklerini, inanç, ibadet, sevgi ve kardeşliğini ön plana almasıdır. Hutbeler tarihi konuların anlatıldığı bir ders değildir.
Hutbeler her ilde müftülüklerce oluşturulan bir komisyon tarafından mahallinden hazırlanmalıdır. Zira Ayasofya camisinde okunacak hutbe Van’daki cemaate hitap etmeyebilir.
Maalesef öyle oldu ki, bazı günlerden önceki cumalarda hutbe okuyan imamlarımız bu Cuma da bir provokasyona uğramadan Cumayı atlatabilecek miyim diye tereddüt ediyorlar. Bazı kesimler şunu söyledin, bundan bahsettin diye tepki gösterirken, başka bir kesim de niye bunu söylemedim, bunu anmadın, bundan bahsetmedin diye farklı bir tepki gösteriyorlar.
Peki, bu iş nasıl olmalıdır? Olması gereken, din ve diyanet hiçbir siyasi görüşe alet edilmeden hutbelerimizde, vaazlarımızda sadece İslam’ın emir ve yasakları anlatılmalıdır. Hutbelerimiz, beşeri ideolojilerden uzak Türk’ü ile Kürd’ü ile Lazıyla Çerkeziyle bütün Müslümanları kucaklamalıdır. Zira dinimiz İslam, hepimizin ortak paydasıdır.