Laleci: Vanlı olmak benim için şereftir!

Vanlı Eğitimci-Yazar Ali Laleci, yaklaşık 10 yıldır Denizli'de ikamet ettiğini, ancak ana vatanı olan Van'da bulunmaktan mutluluk duyduğunu söyleyerek, "Van'ın benim yanımda değeri çok büyüktür. Gerek tarihi bakımdan, gerek coğrafi bakımdan bu şehir çok önemli bir kademededir" ifadelerini kullandı.

Laleci: Vanlı olmak benim için şereftir!

Van'ın önemli eğitimcilerinden ve yazarlarından Ali Laleci geldiği Van'da dost ziyaretleri çerçevesinde gazetemizi ziyaret etti. Bir dönemler Bölge Gazetesi'nde de köşe yazıları yazan Laleci, ziyarette sorularımızı yanıtladı.

Kendi dönemindeki birçok kişinin hayata gözlerini yumduğunu, bu yüzden Van'a geldiğinde biraz hüzünlendiğini de ifade eden Ali Laleci, anılarından söz ederken de zaman zaman çok sevdiği, ancak şimdi hayatta olmayanlar için de yas tuttuğunu belirtti.

1934 yılında Van merkezde doğduğunu, üç-dört yaşındayken annesini kaybettiğini dile getiren Ali Laleci, "Bildiğiniz gibi Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek, 'Van, vatan içinde ayrı bir vatan' diyerek, bu kentin sıradan bir kent olmadığını ortaya koymuştur. Vanlı olmak benim için gururdur, şereftir. Ben şu an ikamet ettiğim Denizli'de de, her yerde de Vanlı olduğumu, göğsümü gere gere söylerim. Bu şehir benim için çok kıymetlidir" diye konuştu.

"ANNEMİ ÜÇ YAŞINDA KAYBETTİM"

Anılarından söz eden Laleci, "Babamın adı Süleyman, annemin adı Fahriye. Zaten sonraki süreçte kızıma da Fahriye ismini bıraktım. Annemi üç yaşındayken kaybettim. Daha eskiye gidersek, babam hayatın bütün sıkıntılarına katlanmış biridir. 1915 yılında babam henüz küçücükken, Rus işgali sırasında, bazı Ermeni vatandaşların da ihbarıyla Van'ı terk etmek zorunda kalmış. 1918 yılında tabi o zamanlar 8-9 yaşlarındayken yengem ile birlikte Erzurum'a dönmüş. Babamın anlattığına göre yengesi onu bırakıp kaybolmuş. Tek başına yaşamaya başlamış. Çobanlık yapmış. Hizmetkârlık yapmış. Üç-dört yıl sonra yeniden Van'a gelmiş. Van'da da gündüz çalışıyormuş, amelelik yapıyormuş, şimdiki ulu camide, -tabi o zamanlar toprak bir camiymiş- akşamları namaza gidiyormuş. Büyük babam İbrahim Karayazıcı o zamanlar müezzinmiş. Babamı tanıdıktan sonra, kimin oğlu olduğunu da öğrendikten sonra kendi yanına almış. Kızıyla, yani annemle evlendirmiş. Ben işte 1934 yılında doğmuşum. Tabi ben üç-dört yaşındayken annemi kaybettim. Babam yeniden evlendi. İkinci hanımı Özalp Çubuklu Köyü'ndendi. Tabi uzatmayalım, okul dönemi merkezde bulunan Atatürk İlkokulu'na gittim. Oradan mezun olduktan sonra bir dönem sanat okuluna gittim. 1948 yılında Erciş-Muradiye arasındaki Ernis Köy Enstitüsü açılınca oraya kaydımı yaptım. Kayıt sürecinde rahmetli babama da bayağı dil döktüm, öyle beni yolladı. Başka arkadaşların da iknasıı oldu. Devlet okuludur, yemesi, içmesi, yatması hepsi bedava söylentileri de etkili oldu. Beş yıl orada okudum ve öğretmen olarak Çaldıran'ın bir köyünde göreve başladım" diye konuştu.

"ÖĞRETMENLİĞİMİZİN İLK YILLARINDA BÜYÜK SIKINTILAR YAŞADIK"

Öğretmenliğe ilk olarak Çaldıran İlçesi'ndeki bir köyde başladığını, ilk yıllar büyük sıkıntılar yaşadığını anlatan Laleci, "Babam o dönemler hayvanlarla ilgileniyordu, veterinerlik yapıyordu. Ben de bir at almıştım. Birçok köye o atla gidip geliyordum.  O zamanlar Çaldıran'da 82 köy vardı. Merkez ile birlikte toplamda sadece altı okul vardı. Bizim okulda hiç kız öğrenci yoktu. Atıma biniyordum, köy köy, ev ev dolaşıp velileri ikna edip, kızların okul okumasına vesile oluyordum. Bir yıl orada görev yaptım. En çok kız çocuğunu okullaştıran öğretmen olarak takdir belgesi aldım. Ne ise uzatmayalım. Tatil oldu Van'a geldim. Çaldıran uzak olduğu için Van'da görev yapmak için görüşmeler yaptım. Van'da Şamranaltı'nda göreve başladım. Sonraki süreçte Kaleardı Okulu'nda başöğretmenlik yaptım. Bakın o süreçte belki iki saat gidiş-dönüş yürüyerek, karda, çamurda gidip geliyorduk ama hiçbir zaman derse geç kalmadık. Şimdiki nesil, her türlü kolaylığa rağmen, maalesef bazıları okulda derse yetişemiyor. Üç yıl sonra babamın veterinerlik deposu kapanınca, babam İkinisan Okulu'nda müstahdem olarak çalışmaya başladı. Beni de aynı okula verdiler. Aynı okulda olmamın bazı sakıncalarını anlattığım dönemin Milli Eğitim Müdürü bu kez beni Atatürk İlkokulu'na verdi. Böylece ben okula başladığım Atatürk İlkokulu'nda bu kez öğretmenlik yapmaya başladım" dedi.

"10 YIL BOYUNCA BİRİNCİ SINIFLARIN ÖĞRETMENLİĞİNİ YAPTIM"

İlkokul birinci sınıf öğretmeni olmanın zorluklarını anlatan Laleci, "Bakın okula başlayan bir öğrenciye alfabeyi öğretmek, ilk dersleri vermek sabır ister. Çok meşakkatli bir iştir. Ama ben tam 10 yıl boyunca birinci sınıf öğretmenliği yaptım. Yeri geldi çok zorlandık, ama bıkmadan eğitim ve öğretim vermeye devam ettik. O süreçte zaten dönemin yetkilileri de hep bizleri takdir ettiler" dedi.

Sonraki süreçte bir yıl da imam-hatip okulunda öğretmenlik yaptığını, 1975 yılında ise Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü görevini yaptığını söyleyen Laleci, "Tabi o süreçte birçok kişinin bizleri tercih etmesi ve gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra bu göreve atandım. Allah'a şükür sıkıntılı yıllarda bu görevimizi layıkıyla yaptık. Dönemin bazı siyasetçileri bizleri bakanlıklara şikâyet ettiğinde, bakan beyin bizlerle ilgili verdiği övgü dolu sözler, bunun nişanesidir" şeklinde konuştu.

1980 darbesinde Kenan Evren'in birçok şehirde belli bir zaman diliminde görev yapanların emekliye ayrılmasını istediği için emekli olmak zorunda kaldığını anlatan Laleci, "Emekli olduktan sonra çeşitli görevler aldık. Tayyar Dabbağoğlu ile birlikte kurduğumuz 'Üniversiteyi Yaşatma Derneği'nde görev yaptık. Mevcut üniversitenin kurulmasında çok büyük katkımız oldu. Bunu, birçok kişi biliyor. Yine Çocuk Esirgeme Kurumu yönetiminde bulunduk. Yavrularımızın geleceği için çabaladık. Milliyetçi Öğretmenler Birliği'ni kurduk" dedi.

"ZORLU SÜREÇTE SİYASETE ATILDIK"

Van'da zorlu süreçte siyaset yaptıklarını belirten Laleci, "Van'da Milliyetçi Çalışma Partisi teşkilatını kapattıklarında bizler harekete geçtik. O zamanlar adam arıyoruz, parti teşkilatını canlandırmak için. Üzülerek ifade edeyim o dönemler atıp tutan birçok kişi yanaşmadı. Ama Cafer bey o dönem geldi ve birlikte bu teşkilatta çalıştık. 1999 yılında milletvekili çıkardık. En zorlu süreçte kapı kapı gezerek, dava bilinciyle çalıştık" dedi.

Gazetecilik serüvenlerine de değinen Ali Laleci, "1999 yılında Rahmetli Nail Başıbüyük ile birlikte İkinisan Gazetesi'ndeydik. Ben Yazı İşleri Müdürlüğü'nün yanı sıra, köşe yazarlığı yapıyordum. Daha sonra bu gazete devroldu. Rahmetli Vezir Baş satın aldı. Şark Yıldızı ve İkinisan Gazetesi'nde çalıştım. 2002 yılında bu gazetede, Bölge Gazetesi'nde köşe yazarlığı yaptım. 2005 yılında Vansesi Gazetesi'ne geçtim. Rahmetli Remzi Perihan ve gazetenin şimdiki sahibi Erdal Perihan ile çalıştım. Depremin olduğu yıl, 2011 yılının Eylül ayında Denizli'ye taşındım. Hanım vefat ettikten sonra şimdi orada oğullar, gelinler ve torunlarla birlikte kalıyorum. Bu süreçte zaman zaman Van'a geliyorum. Dediğim gibi bu şehrin benim yanımda değeri çok büyük" ifadelerini kullandı.

Van'da kısa bir süre kaldıktan sonra yeniden Denizli'ye gideceğini anlatan Laleci, hayatının son demine kadar bu şehrin kültürünü, geleneğini, tarihini anlatmaya gayret göstereceğini sözlerine ekledi.

Van Bölge Gazetesi: Bişar Ulutaş

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER