Yüzyılın yalnızlığı: İnandığı gibi yaşamamak!..

BİLGİYE DEĞİL TERBİYEYE DUYULAN İHTİYAÇ!...

Kiminle konuşsanız hep iyilikten hoşgörüden bahseder…!

Sonraaaaa…

Kiminle konuşsanız dert küpü öfkeli olduğunu görüyorsunuz…

Biri mutlaka bir diğerine ateş püskürüyor..

Tek doğru benim, hep doğru benim hep yanlış başkası…!

Yani hem iyilik var içimizde hem de kötülük..

Nasıl olacağımıza karar veremiyoruz..

Çevrenin aşırı etkisi altında yaşıyoruz.

Başkası ne der diye korkuyoruz…

Şeytanın etkisinden müdahalesinden uzaklaşmak istemiyoruz. Hem dünyamızı hem ahiretimizi yaktığımızı anlamak istemiyoruz..

Evet, inanıyoruz elhamdülillah hep ağzımıza sakız ettiğimiz söz…

İman ediyoruz dilimizden düşmeyen söz...

Elimizden geldiği kadar inancımızı paylaşıyoruz ifadesiyle vicdan rahatlatıyoruz…

 İnandığımız değerlere, Kur’an’a çağrı yapıyoruz sözüyle görevimizi yaptığımızı sanıyoruz…

Peki, yeterince inandırıcı olabiliyor muyuz .? Bana sorarsanız Hayır..!

Neden?

Çünkü

İnandığımız gibi yaşamayınca ikna edici olamıyoruz… !

Yapmadığınızı neden söylersiniz sözüne uymak ve hatırlamak istemiyoruz…

Konuşma yorgunuyuz…  Konuşuyoruz ama icraat yok…

Yorgunlukları alması gereken konuşmalarımız artık aksine muhatabı da yoruyor inandırıcı gelmiyor…

Sözün her türlü tesirini yitirdiği bir çağda yaşıyoruz…

Kimse bir başkasına inanmıyor inanmak istemiyor tek kendisini doğru sanıyor!

Herkes kapıları kapatmış birbirine…

Özeleştiri, sorgulama yok haksızlığı kabul etme erdemine ulaşan çok az.

Hata yapan özür dilemiyor özür dileyenin özrü kabul edilmiyor…

Bu nedenle kapalı kapıları aralamakta zorlanıyoruz…

Yüreklere yol bulmakta yetersiz kalıyoruz…

İnsanlarla ders yapıyoruz ama dertleşmiyoruz dert anlamıyoruz…

Yükünü hafifletemediğin kişiye sürekli bilgi yükle neye yarar ki..? Karşılık bulamayınca tekrar sırtımıza dönüyor.

İnsanlığın asıl ihtiyacı olanı veremiyoruz, derdini anlamak istemiyoruz..

Şu sanal ortama bir bak, Sağanak sağanak yağan bir bilgi seli var fakat sinelere girmiyor, derde deva olmuyor…

Derdini sormadan, yaralarını sarmadan sadece söz ve sohbetle insanlar ne ikna olur ne de ıslah…!

İnsani ilişkilerimizde sorun varsa, İslami iletişimde sonuç almamız beklenemez…

Tebliğimiz, davetimiz ; tevazu, tahammül, takva içermiyorsa tesir beklemek beyhudelik olur kardeşim …!

En büyük sorunumuz gerçek bilgiye sahip olamama sorunudur…

Peki, önceliğimiz nedir onu da çözemedik…

Şunu artık anlamak lazım bugün insanın bilgiye değil ilgiye ihtiyacı var… Bilgi her yerde var. Üstelik bedava. İnsani ilişki ve ilgi fukarasıyız..!

Doğru bilgi olmadan doğru asla yaşanmıyor ama o doğruya koşan ulaşmak isteyen yok…

Kimse kendi gerçeğiyle yüzleşmek istemiyor hatta korkuyor…

Evet, sözlerimizin erişim gücü yüksek ama etkileşim yönü düşük…

 Çünkü düşük profilli bir kardeşlikle, yetersiz bir insaniyetle inandırıcı ve etkileyici olamıyoruz…

Öğüt veren çok, örnek olan yoksa yolda kalırız maalesef …!

Kur’an’ı davet, kuru bir çağrı değil; sorulara cevap, sorunlara çözüm, sıkıntılara çare demektir…

Reklam, propaganda, pazarlama dili ile yapılan paylaşımlar davet değildir …!

Vakit ayırmadığın, acısını paylaşmadığın insanla doğruları paylaşmak neyi çözer ki.?

Yanlış olduğumuzu hiç hesaba katmıyoruz ve yanlışlarımızı tartışmaktan kaçıyoruz…

Doğrularımızı tartışmıyoruz…

Oysa birini eleştirmek şahsiyete değil düşünceye ve görüşlere dayalı bir tavırdır. Karşıdakini eleştirince alınması bundandır. Oysa biz şahsiyeti değil fikirleri eleştiriyoruz çoğu zaman. Davranışlarından dolayı ise uyarıyoruz sadece.

Faka asıl problem, yukarıda da dediğim gibi inandığımız gibi yaşamamakta. Söylemlerimizle eylemlerimizin uyuşmaması.

Namaz kılıyoruz ama yalan söylüyoruz.

Ellerimiz duada ama kardeşimizin kalbini kırıyoruz.

Hak ve adaletten dem vuruyoruz ama komşunun arazisine giriyoruz.

Velhasıl münafıklık yapıyoruz!!!

Aslında sorun nerede durduğumuzla alakalı bir durum..!

Omurgalı olmak yani Duruşumuz..!

Hassasiyet göstermek yani Duyarlılıklarımız .!

Ahlaklı olmak yani Dürüstlüğümüz..!

Dertli olmak yani duvarları nasıl aşabiliriz..?

 Peşin hükümlü olmadan önyargıları nasıl yenebiliriz..?

Anlayacağınız ilkeli olmak doğruya tam teslimiyet göstermek…

 Sorularına aranan cevap insani bir duyarlılık ve ahlaki bir duruştan geçer..!

İnsan önemsenmek, değer görmek ister…

Şayet davet diye bir derdimiz varsa önce insana değer vereceğiz, derdini dert edineceğiz, zaman ayıracağız, birebir ilgileneceğiz…

Sen ilgini eksik etme, etkili kılacak olan Allah'tır…!

O ne güzel vekildir ve her şeye kefildir…

YORUM EKLE