Yayla suyu yan akar, ayağında kundura ve Mahmut bey ağıdı

Senelerdir kavgası yapılan bir türküdür bu 'ayağında kundura'. Hani İbrahim Tatlıses okumasaydı ardı sıra bu kadar gürültü kopmayacaktı. Lakin Tatlıses bu türkü ile 'soğuk Demircilik' dönemini kapatıp bir anda ünlü bir 'türkücü' olunca türküde kıymete bindi.
Tatlıses bir başka türkü ile müzik dünyasına merhaba diyerek zirveye otursaydı ve ünlü, sanlı biri olmuş olsaydı bizim 'Ayağında Kundura' da ortada kaynayıp gidecekti.
Bizim olduğunu iddia ettiğimiz ve kesinlikle de bizim olan bu türkü ile birlikte giden, çalınan, götürülen türkülerimizin farkına varabildik.
Biz günaydın dediğimizde maalesef gün batmış akşam olmuştu bile!
Musiki ile uğraşan ve o günün önde gelenleri Van'ın musiki hazinesine sahip çıkmayınca kırk haramiler de ortada âli baba görmeyince türkülerimizi yağmalayıp götürdüler tabi!
Ondan sonra şu türkü bizimdi, şu türkü bizimdi diyerek ahu vah etmeye başladılar ki o zaman da atı alan Üsküdar'ı geçmişti bile.
Rahmetli Muzaffer Sarısözen Van'a geldiği ilk yıl 1959 yılında ben ilkokul sıralarındaydım. Çocuk aklı ile ancak radyo dinlerdim. Bu âlemi bilmem ve tanımazdım. Ama o yıllarda bu işlerle uğraşan insanlar 'türkü hazinemize' sahip çıkmayınca mal kapanın elinde kalır misali eloğlu aldı götürdü besteledi, okudu ve TRT kayıtlarına da kendi yöresinden olarak tescil ettirdi.
Biz durup seyrettik. Daha doğrusu biz seyretmedikte o yıllardaki büyüklerimiz seyrettiler!. Bu vebal altında kıvranırken yıllar sonra günah çıkarmaya başladılar!
İşte 'mamoş' bizimdi Elazığlılar kaptı, 'Ağrı dağından aştım' bizimdi Ağrılılar kaptı, Ağlama yar ağlama bizimdi… Şu bizimdi, bu bizimdi derken Ayağında Kundura da bizimdi derken Türküyü Urfalılar şahin gibi kaptılar.
O gündür bu gündür hala bu kavga sürüp gitmekte. Sizindi, bizimdi diye…
İyi bir araştırma yaptığınızda bu türkünün bize ait olduğunu bu işten anlayanlar anlasa bile sonuç değişmeyecektir.
Gelelim konumuza; Birbirine benzerlik gösteren üç tana türkü var sözlerinde tamamen benzerlik olmasa dahi kısmen bu benzerlik aslında birbirinden ayrı üç türkü değil sanki tek türkü nasıl olmuş da üç türkü olabilmiş!
1. Türkü Yayla suyu yan akar (Van)
2. Türkü Mahmutbey ağıdı (Sivas-Zara)
3. Türkü Ayağında kundura (Şanlı Urfa) türkülerinden Yayla Suyu Yan Akar ile Mahmut Bey Ağıdındın nakarat bölümleri birbirine çok benzemektedir: Her iki türküde de Mahmut Bey ismi geçmektedir
Bunun yanı sıra: 'Nerye gitsen gelirem Mahmut Beyi alıram' ve 'Zaraya tel verirem, Mahmut beyi alıram' denirken adı geçen Mahmut Bey acaba Van'da mı yaşamıştır? Yoksa Zarada mı?
1900 doğumlu Mukim Tahir ile l906 doğumlu Zara'lı Halil Söyler (İnce Halil) acaba aynı Mahmut Beyden mi söz etmektedirler?
Şayet Zaralı Halil ile Mukim Tahir aynı Mahmut beyden bahsetmekte iseler bizim Van'da ki Yayla Suyundaki Mahmut Bey kim ola?
Ayağında Kundurada Mahmut Bey'den söz edilmese de bizim Yayla suyundaki sözler sanki tıpatıp uymakta…
İşte TRT kayıtlarında 1958 no ile kayıtlı, plaktan yazıldığı ifade edilen ve Mehmet Özbek imzalı Ayağında Kundura türküsü;
Ayağında kundura
Yar gelir dura dura
Genç ömrümü çürüttüm
Göğsüme vura vura
Ölürem ben ölürem
Nere gitsen gelirem
Ben bir yetim çocuğam
Arar seni buluram vay
Çıktım kerpiç duvara
El ettim eski yara
Eski yar şöyle dursun
Can kurban yeni yara
Ölürem ben ölürem
Nere gitsen gelirem
Ben bir yetim çocuğam
Arar seni buluram vay
Van yöremize ait Yayla suyu Yan akar türküsünün de sözleri şöyle,
Yayla suyu yan akar
Atasın meni yakar
Öyle bir yar sevdim ki
Her gelen ona bakar
Ölürem yar ölürem
Nerye gitsen gelireM
Ben bu dertten ölürem
Su gelir ark uzunu
Gazel tutmuş yüzünü
Ölmeyeydim göreydim
Nazlı yarin yüzünü
Nakarat
Ayağında kundura
Yar gelir dura dura
Ben bu dertten ölecem
Göğsüme vura vura
Nakarat 

Ayağında kundura (Mahmut Bey ağıdı)
1. Parçanın adı: Ayağında Kundura (Kimden alındığı: Mukim Tahir)
Türkü; ilk defa Zaralı Halil Söyler tarafından plağa okunmuştur. Türkünün metni şöyledir.

Ağılın altı kenger Zara'nın pur taşları
Çoban koyunu dönder Sallanır arduçları
Dönderirsen tez dönder Ben yarime yar demem
O yari bana gönder Yarimin kardaşları

Zara'ya tel verirem Zara'ya tel verirem
Mahmut Bey'i alıram Mahmut Bey'i alıram

Zara yolu bu mudur
Testi dolu su mudur
Gittin ki tez gelesin
Tez gelişin bu mudur
Zara'ya tel verirem
Mahmut Bey'i alıram

     Görüldüğü gibi her üç türkünün de sözlerinde çok benzerlikler var. Bunun yanı sıra Ayağında Kundura ile Yayla Suyu Yan akar türkülerinin de ezgileri de çok benzerlik göstermektedir.
Yalnız Mahmut Bey Ağıtı biraz daha farklı. Ben müzisyen değilim ama araştırmacı bir yazar olarak merak ettiğimden bu konuyu bir kere daha yazma lüzumunu hissettim. Hepsi o kadar.
Zaten bu günden sonra bize düşen gerçeği acı da olsa kabul etmektir.
Keşke zamanında büyüklerimiz bu türkümüze sahip çıksaydılar bizde bu gün böyle ah vah etmezdik.
Yalnız ben bu konu ile ilgili olarak Amcamız Kaya Kaya Kaya çelebi ile bir sohbette bulunduğumda bu türkünün kesinlikle bize ait olduğunu söyledi. Çünkü rahmetli kendisi de bu işlerle çok ilgili olduğundan bu türkünün ne Zara'ya Ne de Şanlıurfa'ya ait olmadığını söyledi ve Yayla Suyu Yan Akar türküsünün de öyküsünü anlattı.
Bu öykü de bizim Kaya çelebi ailesini yakından ilgilendirdiğinden doğrusu türkünün Şanlıurfa'ya mal edilmesini o gündür bu gündür hazmedemedim.


      Yayla Suyu Yan Akar'ın öyküsü de bana anlatılan şekliyle şöyle:
'Seferberlikten sonra bir kısım aileler gittikleri yerde kalırken Kaya Çelebi'ler Gittikleri Isparta-İzmir ve Konya'da kalmayıp tekrar Vana döndüler.
Aile büyüklerimizden Vehbi beyin babasının Güzeller güzeli bir de kızı varmış. Bu arada Daha aşağı mahallede oturan Camuşçuoğullarından Komiser Mahmut Bey bir gün bir düğün merasiminde Ayşe Hanımı görür ve içine bir ateş düşer.
Tabi bu arada uzaktan da olsa Ayşe Mahmut Beyi görünce onun içinde de bir kıvılcım parlar.
Fakat o yıllarda yakinen konuşmak buluşmak zor olduğundan Mahmut Bey Ayşe'yi görmek için sık sık Çavuş başı mahallesinden geçer ve bazen görür sevinir ve bazen de göremediğinde üzülür.
Bu gidiş gelişler sıklaşır bir gün annesine anne der ben Kaya çelebi'lerin kızı Ayşe ile evlenmek isterim der.
Oysa annesinin gönlün de Semiha adlı bacısı kızı vardır. O da onunla evlenmesini arzu etmektedir.
Annesi olmaz der ben senin Semiha ile evlenmeni istiyorum derse de bir türlü Mahmut Bey razı olmaz. İlla da ben Ayşe'yi isterim deyip tutturur.
Annesi bir türlü razı olmaz bu izdivaca. Mahmut Bey'de Semiha ile evlenemeye razı olmaz. Böylece günler, aylar gelip geçer.


        Bu arada Ayşe'yi de isteyenler olsa da o da Mahmut Bey'e sevdalanmıştır. Onun Gözü de Mahmut beyden tan başkasını görmemektedir.
Ve en sonunda Mahmut Bey'in Semiha ile evlenmeyeceğini anlayan annesi bir gün Kaya çelebilerin kapısına dayanarak 'Allah'ın emri Peygamberin kavliyle kızınız Ayşe'yi oğlumuz Mahmut'a istiyoruz der.
Ve bu arada bir sürü tatsızlıklar olmasına birkaç sene geçmesine rağmen 'Bir kızdır size kurban olsun' derler ve bu yıllar süren dillere düşen sevda masalı mutlu bir sonla noktalanır.
İşte bu izdivaçtan sonra ki bir nevi Kerem Aslı. Leyla Mecnun aşkının yaşandığı ıstıraplı yıllardan sonra o günleri anımsatan 'Yayla Suyu Yan Akar' türküsü de yılları aşarak bu günlere gelir çıkar.
Bu bir sevda masalını rahmetli amcam Kaya Kaya çelebi bana böyle anlatmıştı ben de sizlere arz etmeye çalıştım.
Onlar erdi muradına, Yayla Suyu da Ayağında kundura olup vardı Şanlıurfa diyarına!

YORUM EKLE

banner29