Kinyas Kartal

     Van'ın renkli simalarından Rahmetli Kinyas Kartal Yaşadığı yıllarda birkaç dönem Adalet Partisinden Millet Vekili olarak parlamentoda yer aldı. RAHMETLİ Kinyas Bey Süleyman Demirel'in vazgeçilmezlerindendi. Adalet Partisi ne zaman seçimlere girse Kınyas Bey her zaman ilk sırada olurdu.


     Bunun yanı sıra birçok kerede Büyük Millet Meclisinin ilk açılış günlerinde de meclisin en yaşlı üyesi olması sıfatıyla o günlerde meclis Başkanlığı görevinde bulunmuştur.
Ayrıca Van halkı onu çok sever ve sayardı ve yaşadığı zaman zarfında hep kendisine 'Apo' diye saygı duymuşlardır.
1900 Yılında Kafkasya'da dünyaya gelen rahmetli Kınyas Kartal
Bediüzzaman'la birlikte Batı Anadolu'ya nefyedilenlerdendir. l988'de vefat etti.
Kendisini burada rahmetle ve minnetle anarken Yazar Necmettin Şahiner'in 'Son Şahitler' adlı kitabında yazar bakın kendisinden nasıl bahsediyor;


     Anadolu kulübünde görüşüyoruz
Van Milletvekili Kinyas Kartal'dan l977 seçimlerini müteakip Anadolu Kulübünde görüşmek üzere randevu almıştık.
Kulübün giriş holünde bir müddet beklemiştik ki, açılan kapıdan uzun boylu, yaşlı, fakat yakından çok daha dinç görünen bir adam, bize doğru gelmeye başlayınca, bu zatın beklediğimiz Kinyas Kartal olduğunu anlamıştık.
Kendisi o sırada, Meclis'in en yaşlı parlamenteri olmak sıfatıyla Meclis Başkanlığı makamında bulunuyordu. Önce kendimizi tanıttık.
"Hoş geldiniz" diyerek, bizi üst salona götürmek için asarsöre davet etti. Bu arada elimde bulunan Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî isimli eserimizi kendilerine takdim ettim. Kitabı eline alır almaz, "Allah ona rahmet etsin" diye başladı konuşmaya.
Çok rahat ve sade bir dille anlatıyordu yaşlı parlamenter.
Yarım yüzyıl önce cereyan eden bir hâdiseyi ana hatlarıyla gayet net ifade ediyordu.
Hâdiseyi diğer bütün şahitlerden de dinlediğimiz için teferruatiyle ve bütün detaylarıyla bilmenin rahatlığı içinde, kendisini dinliyor ve kelime atlamadan not almaya çalışıyordum.
Said Nursî'nin ikazlarıyla Van, Şeyh Said isyanına katılmamıştı
"İlk gece, Ağrı'nın Hamur kazasında geçti. Kafile konakladı, herkes yattı. Fakat Seyda yatmamış, geceyi hep ibadetle geçirmişti. Sonra geç vakit gelip amcamların ayak ucunda bir yerde yatmıştı. Amcam, 'Aman efendim hiç oraya yatılır mı?' diye kendisini orada yatmaya bırakmadı."


     "Yolculuğumuz esnasında, akşamları çeşitli yerlerde konaklıyorduk. Bediüzzaman geceleri yalnız başına bir odada kalmak istiyordu. Müfreze komutanına: 'Beni yalnız bir odaya bırakın, geceleri kimseyi rahatsız etmek istemiyorum' demişti. Yüzbaşı Abdülkadir Bey, bu arzusuna uyarak kendisine ayrı bir oda temin etmeye başladı.
"Seyahatimiz esnasında şahit olduğum bir hâdiseyi, size bütün samimiyetimle nakledeyim: Bir askeri, kendisinin yanında vazifelendirmişlerdi. Asker bir gün yüzbaşısına gelerek şöyle dedi:
"Ben bu zatın kapısında bekliyorum. Bundan sonra bekleyemem, çünkü kapısını ben kilitliyorum, kapı açılıyor. Namaza kalkıyor. Kendisiyle birlikte binlerce adam namaz kılıyorlar, korkarım Hoca uça!...
"Yüzbaşı askere şu cevabı verdi:


    "Oğlum Hoca uçarsa sen de eteğine yapış, nereye giderse birlikte gidersin.'
"Öküz efendinin ayağı kanıyor"
Galiba Ramazan'dı... Kafilede hiç kimse orucunu tutamıyordu. Müftü efendiler dahil. Tabii Hoca orucunu da tutuyordu.
"Kızakları çeken öküzlerin, bir ara ayaklarının taşa takılıp kanamasıyla Bediüzzaman:
"Beyler, inelim, öküz efendinin ayağı kanıyor' deyince, ben cevaben:
"Hocam biz para verdik bunların sahiplerine...' demiştim. O zaman Seyda:
"Oğlum, onlar bu hayvanların sahibi değil, ancak mutasarrıfıdırlar' cevabını vermişti.
"İki talebenin bereketi"
Zigana'da Bayram münasebetiyle tatlı verildi. Kafilede Kör Hüseyin Paşanın fakir bir akrabası vardı. Van müftüsü Masum Efendi, bir adam için camide para toplamıştı. O zaman bronz paralar vardı. Masum Efendi toplanan bronz paraları bütün para ile değiştirmek istiyordu.
"Yine kafilede bulunan Arvasîlerden Abdullah Efendi, Bediüzzaman'a hitaben: 'Hocam bu bronz paralardan ne çıkar, altın çıkar da beraberce yiyelim' dedi.


     "Üstad buna şöyle cevap verdi: 'On, on iki altınım vardır. Harcıyorum, uzun seneler devam ediyor. Ne kalmış, ne kalmamış bilemiyorum. Şimdi diyeceksiniz ki, benim kerametim midir? La Vallah!... İki fakam (talebem) vardı, onların bereketi idi...'
"Yolculuk sırasında zaman zaman çeşitli sohbetler oluyordu. Kendisi sık sık, 'Eski Said öldü' deyince, ben de, 'Hocam nasıl eski Said öldü?' diye sorar ve anlamak isterdim. Bu defa bana, 'Ben eskiden bir oturuşta bir kitap yazardım. Şimdi senelerdir bir kitap yazıyorum, hâlâ bitiremedim' cevabını verirdi.


     "Trabzon'da telaşlı bir hali vardı. Sebebini sorarak öğrendim. Yolda kızakçılardan emanet aldığı gözlüğü geri vermeyi unutmuş; gözlük kendisinde kalmıştı. Telaş ve heyecanla kızakçıları arıyordu."
"Ben Seyda'nın hayranıyım"
Kinyas Kartal anlatıyor, biz de dinliyorduk. Sonra kendilerine Bediüzzaman'ın eski bir dostu olarak, bu Mecliste bulunmasının ve Meclise riyaset etmenin güzel bir tevafuk olduğunu söyleyince, Kinyas Bey aynen şunları söyledi:
"Ben Seyda'nın hayranıyım. Onun dostuyum diyemem, buna kendimi lâyık göremem. Dostluk nerede, biz nerede, ben onun hayranıyım..."

YORUM EKLE

banner29