Bir adam, bir mektup...

   Adam 46 yıllık evlilik hayatını hanımı ile birlikte mutlu bir şekilde geçirmiş idi. On sekiz yıl önce hanımını hacca göndermiş ve aradan üç yıl geçtikten sonra, bu kez de kendisi gitmiş o kutsal topraklara, hac farizasını yerine getirip dönmüştü.
  Îslâm'ı gerçek manada yaşamak ne güzeldi. Hayatının her anında her safhasında yaşamak ve bu hayat sonunda bu kısa ve fani ömrü cennete çevirmek ne güzeldi. Hanımı bu alanda onu devamlı ikaz ediyordu, ama ne fayda. O da bütün isteğine rağmen, İslâm'ı gerçek manada hayat tarzı yapmak istemesine rağmen; ah şu siyaset, ah şu dünya işi arzusunun, isteğinin önüne set çekmese...
  On sekiz yıl önce hac farizasını yerine getirip evine dönen hanımı bir kez daha o kutsal topraklara gidip Kâbe'yi ve Yüce Resul'ün (asm) makamını ziyaret etme isteğini adama ilettiğinde adam önce göndermek istemedi. "Sen hac farizanı yerine getirmişsin, bir kez daha gitmene ne gerek var? Senin burada yaptığın ve yapacağın hizmet daha önemlidir" dediyse de başa çıkamadı ve Kurban Bayramına bir hafta kala hava alanından yolcu etti, 40 yıllık hayat arkadaşını...
Hanımını yolcu ettikten sonra, bir kaç saat şurada burada oyalandı, yatsı namazını Ulu Cami'de kıldı ve geç vakit evine döndü. Uyumak istiyordu. Yatak odasına girdi, lambayı yaktı ve yastığın üzerinde bir zarf gördü, zarfı açtı, bu hanımının ona bıraktığı bir mektup idi ve mektubu okumaya başladı.
   Hanımı mektupta şunları yazmakta idi:
"Selâmün aleyküm;
Bu mektubu yazmamın sebebi uzun bir yolculuğa çıkıyorum. Gidip de gelmemek var, gelip de görmemek var. Dünya fanidir ve biz bu fani dünyada kırk altı yıllık bir beraberlik geçirdik. Elhamdülillah huzurlu, mutlu bir beraberlik.. O da Cenâb-ı Hakk'ın bize bir lütfudur. Allah senden razı olsun. Beni hiçbir konuda rahatsız etmedin. Özellikle hizmetime hiç karışmadın ve daima madden ve manen destek oldun. Akrabalarıma, aileme karşı çok iyi davrandın. Onların çok işlerine koşturdun. Beni onlara karşı mahcup etmedin. Yüce Mevlâm senden razı olsun. Hakkını helâl et, benden yana hakkım helâl olsun. Sana ait olan her şeyi istediğim şekilde kullandım.
   "Her nefis ölümü tadacaktır. Asıl hayat ahiret hayatıdır. Bu dünyada beraber olanlar çoğu kez öteki dünyada beraber olamıyorlar. Allah ebedî hayatta beraber olmayı bize nasip etsin.
'Ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine bakıp taklit eder. Refikasını hayat-ı ebediyede, ebedî âlemde kaybetmemek için mütedeyyin olur. Bahtiyar o kadındır ki, kocasının diyanetine bakıp; ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim diye takvaya girer.'
Gidiyorum;
   Ama bilesin ki çok üzgün olarak gidiyorum. Çünkü seni yalnız bırakıyorum. Bu konuyu çok düşündüm. Günlerce düşündüm, aylarca düşündüm. Sonunda kalbime ihtar edildi: 'Senin beyin hasta da olsa, sekeratta da olsa senin yapacağın hiçbir şey yok. Sen onu Kâinat Sultanının güçlü, şefkatlı, merhametli kollarına teslim et. O ne yüce koruyucudur. O ne güzel dosttur. Sen yalnız duâ et' dendi. Ben de senin için devamlı duâda bulunacağım. İnşaallah tekrar evime ve sizlere kavuşurum.
  İlâhî kader, emr-i hak vaki olabilir ve ben gelmeyebilirim. Evinde kal, evini dağıtma. Birisini bul, en az haftada bir evini temizlesin. Biliyorsun temizlik imandandır. Çamaşır makinesini kullanmayı öğren. Evlerin tapusunu bir Nur vakfına ver. Hemen ver, onları kazanmak için çok zahmet çektin. Biz ölsek de bari hizmetler devam etsin. Yarını bekleme. 'Yarıncılar helâk oldular.' Bu Peygamber Efendimizin (asm) sözüdür. Ölümün ne zaman geleceği belli değil, daha ömrüm var diye geciktirme, hemen işlemleri yap. Risale-i Nurları oku, neşriyatımızı takip et. Ehl-i dünyanın işleri bitmez. Radyoları, siyasetleri, sporları, oyunları bitmez. Şeytanın verdiği bir oyalamadır onlar.
  Bu mektubu Arzu ile beraber yazdık. Arzunun da selâmı var, ellerinden öpüyor, duâlarını bekliyor. Allah rızası için olan dostluklar ebediyete kadar devam eder.
Allah senden tekrar ve tekrar razı olsun. Hiç kimsenin yapamayacağı fedakârlığı bana yaptın ve ikinci kez hacca gitmeme sebep oldun. Hakkını helâl et.
   Nurlardan aldığımız bu dersler kulağımızda daima çınlasın:
'Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde bu fani dünyada bıraktığın eserlere ehemmiyet verme.'
'Eğer bu fani dünyada beka istiyorsan, beka fenadan çıkıyor. Nefs-i emmâre cihetiyle fena bul ki baki olasın.' Ve:
Yalnız BİR'i iste, başkaları istenmeğe değmiyor.
Yalnız BİR'i çağır, başkaları imdada gelmiyor.
Yalnız BİR'i talep et, başkaları lâyık değiller.
Yalnız BİR'i gör, başkaları her vakit görünmüyorlar, zeval perdesi arkasında saklanıyorlar.
Yalnız BİR'i bil, marifetine yardım etmeyen başka bilmekler faidesizdir.
Yalnız BİR'i dinle, Ona âit olmayan sözler, mâlâyânî sayılabilir.'
Dikkat et ve bak. Şu anda ben amelimden başka bir şey beraberimde götüremiyorum. Cenâb-ı Hakk'ın emri haktır ve tekrar edeyim: Her nefis ölümü tadacaktır.
Elbaki, Hüvelbaki. Allah'a emanet ol.
Elveda."
  Adam hanımını yolcu ederken ağlamamıştı. Ama kendisine bırakılan mektubu defaatla okudu ve her okuyuşta ağladı. Boşa geçmiş olan o uzun yıllarına ağladı.
Ağladı. Bu perişan haline ağladı.

YORUM EKLE

banner29