Kanun çerçevesinde arabuluculuk nedir?

Genel olarak bakıldığında ve günümüzde, uyuşmazlıkların çeşitliliği, mahkemelerin iş yükündeki artış, yargılamanın uzun sürmesi, yargılama faaliyetlerinin artan maliyetleri, gizlilikten beklenen fayda, tarafların kendi aralarında uzlaşma ihtimalinin önemini arttırmıştır.

Özellikle yargı sürecinin süresi ve tarafların uzun yıllar süren yargılamalarda zaman ve çaba harcaması ve uzun sürenin sonunda beklenen sonuçlara ulaşılamaması gündeme alternatif çözümler getirmiştir. Arabuluculukta bu alternatif çözümlerden biridir.

Arabuluculuk, tarafların çıkarlarını göz önünde bulundurarak ortak bir çözüme ulaşmak için, karar verme yetkisi olmayan tarafsız bir üçüncü kişi tarafından, anlaşmazlığın çözümlenmesi olarak tanımlanabilir. Arabulucu, karar vermek zorunda olmayan, çözüm önerisini tarafları bağlayıcı olmayan ve süreci kolaylaştıran tarafsız bir üçüncü kişidir (Aldığımız Suallere de Cevaben)

Arabuluculuğun amacı, her iki tarafın da yararlarının barışçıl bir tartışma yoluyla azami düzeyde karşılanmasını sağlamak ve kazan-kazan olarak ifade edilen bir sonuçtur. Bu süreçte; taraflar birbirleriyle iletişim kurmaya ve karşılıklı haklarını ve faydalarını, çıkarlarını anlamaya çalışır, birbirleri için önem arz eden öncelikli konuları ve sorunları nasıl çözebileceklerini ve yeni çözümler bulma konusunda anlaşırlar.

Bu nedenle, taraflar arasındaki uyuşmazlık, arabuluculuk süreci ve arabuluculuk yoluyla daha kolay ve daha hızlı bir şekilde çözülebilir.

Arabuluculuk, taraflar arasında anlaşmazlığın ortaya çıktığı andan yargılama sonuna kadar herhangi bir aşamada uygulanabilir.

Arabulucu ile uyuşmazlığın çözümü, mahkemeye göre çok daha hızlı ve düşük maliyetlidir ve tahkimden de daha düşük fiyatlıdır. Bu çözüm, taraflar arasında sorunsuz iletişim kurulmasına ve tarafların ticari veya kişisel ilişkilerinin daha güçlü bir şekilde sürdürülmesine katkıda bulunur.

Arabuluculukta, arabuluculuk süreci tarafların isteklerine göre ilerler, sonucun içeriği taraflarca belirlenir, ortak çıkarlar göz önünde bulundurulur, gizlilik esastır, daha kısa sürede ve düşük fiyatlı bir çözüme ulaşmanızı sağlar.

İŞE İADE DAVASI ŞARTLARI NELERDİR?

Mevzuat Kapsamında İşe İade Davası, iş akdi geçerli bir neden olmadan fesih olan kişinin mağduriyetinin giderilmesi adına açılacak dava türünü ifade etmektedir. İşten atılan kişiler, işe iade davası şartlarını yerine getirerek davayı açabilmektedir.

İş akdinin işveren tarafından fesh edilmesinden itibaren 30 gün içinde açılması gereken bir davadır. Bu dava, süresi içinde açılmazsa dava açma hakkı sona erer. Bu dava 30 ve daha fazla işçi çalıştıran işverene karşı, haksız olarak işten çıkarılmış olan işçi tarafından açılır.

Öncelikle haksız nedenle iş akdi feshedilen kişinin işe iade davası açabilmesi için işyerinde 30 veya daha fazla kişinin çalışıyor olması gerekir.

İşe iade davası açmak istiyorum diyen kişinin en az altı aylık bir kıdeme sahip olması gerekir. Altı aydan daha az kıdeme sahip kişiler işe iade davası açamazlar.

Haksız yere işten çıkarılan kişi ile işyeri arasında belirsiz süreli iş sözleşmesi olmalıdır.

İşe iade davası açabilmek için işveren tarafından iş akdinin feshedilmesi gerekir. Fesih bildirimi işveren tarafından yazılı ve fesih sebebi açık ve kesin bir şekilde belirtilerek yapılmış olmalıdır. Bu anlamda kendisi istifa etmiş bir kişi işe iade davası açamaz.

İşe iade davası açılabilmesi için fesih, geçerli bir sebep dışında gerçekleşmiş olmalıdır. Hangi durumlarda iş akdinin feshedileceği 4857 sayılı İş Kanunu içerisinde yer almaktadır.

İşe iade davası, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili sıfatında ya da işveren vekili yardımcısı sıfatındaki kişiler tarafından açılamayacağı gibi, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi olan kişilerce de işe iade davası açılamaz der ilgili kanun Sağlıkla kalın...

YORUM EKLE