Erdoğan'dan Münbiç mesajı: Teröristler çıkarılmazsa bekleme süremiz sona erer

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Münbiç’teki teröristler birkaç hafta içinde çıkarılmazsa bizim bekleme süremiz sona erer." dedi.

Erdoğan'dan Münbiç mesajı: Teröristler çıkarılmazsa bekleme süremiz sona erer

           Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
Mahalli seçimler için yeniden ara verilene kadar gündemimizdeki meselelerden öncelikli olanları süratle görüşerek hayata geçirmeliyiz. Türkiye’nin her alanda olduğu gibi yasama faaliyetlerinde de gecikmeye tahammülü yoktur. Sizlerden bir yandan seçim bölgelerindeki çalışmaları yakından takip etmenizi diğer yandan da meclis faaliyetlerinde aktif bir şekilde bulunmanızı istiyorum.

 


         "Çok çalışacağız ki hedeflerimize ulaşabilelim"
Allah, ‘insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.’ diye buyuruyor. Bizler de çok çalışacağız ki hedeflerimize ulaşabilelim. Bazıları bu emri yanlış anlamış olacak ki tüm güçlerini ve zamanlarını kendi iç çekişmelerine, kavgalarına, kamplaşmalarına ayırıyor. Diğer partilerin aday belirleme süreci ile AK Parti'nin aday belirleme süreci arasındaki fark, kimin hangi amaçla siyaset yaptığının en büyük göstergesidir.
AK Parti’de parti içi yarış bir demokrasi şölenidir. Bir göreve 5, 10 veya 30 kişi talip olsa da yapılan çalışma ve istişareler sonucu belirlenen aday resmen açıklandığı andan itibaren her şeyin geride kalır ve parti tüm gücüyle adayın etrafında kenetlenir.

 


     AK Parti, seçimden seçime millete giden değil, her gün milletle birlikte olan bir partidir. Seçim dönemlerinde bu birliktelik daha da güçlendirildi. Bizim için asıl olan milletimizin gönlünü kazanmaktır. Bunu başardığımızda seçimi nasıl olsa kazanırız. 31 Mart’ta milletin karşısına “Memleket işi, gönül işi” denilerek ve Cumhur İttifakı’yla çıkılmasının sebebi budur.
Ülkemizin en kritik günlerini yaşadığı şu dönemlerde tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan ilkesinde buluşan herkes ile yol yürümeye hazırız. Türkiye'ye sınırları içinde ve dışında besleyip büyüttükleri terör örgütleri vasıtasıyla diz çöktürmeye çalışanlara meydanın boş olmadığını gösterdik. Terör örgütlerinin yetmediği yerde, toplumu kamplaştırmaktan ekonomiyi çökertmeye kadar her yolu deneyenlere, ülkemizin öyle sandıkları gibi bir muz cumhuriyeti olmadığını da gösterdik.

 


         “Geçtiğimiz 16 yılda yaptığımız çalışmalarla ülkemize sınıf atlattık”
Mahalli seçimleri atlattıktan sonra önümüzde yaklaşık 4,5 yıllık kesintisiz bir icraat dönemi olacak. Hem Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin avantajlarını kullanarak hem de milletimizin teveccühü ve Allah'ın izniyle belediyelerde elde edeceğimiz bu süreci en iyi şekilde değerlendireceğiz. Geçtiğimiz 16 yılda yaptığımız çalışmalarla ülkemize sınıf atlattık, orta-üst gelişmişlik düzeyine çıkardık. Şimdi hedefimiz Türkiye'yi dünyanın en gelişmiş 10 ülkesi arasına yükselterek, bir üst sınıfa taşımaktır.

 


      İnşallah bu yıl sonunda satın alma paritesine göre ülkemizi 13'üncü sıradan 12'inci sıraya yükseltmiş olacağız. Aynı başarıyı diğer alanlarda gösterebilmemiz için istikrar ve güven ortamının güçlü bir şekilde devamına ihtiyacımız var.
Milletimizin 31 Mart’ta bize bu fırsatı bir kez daha tanıyacağına yürekten inanıyorum. Yeter ki biz çalışalım, milletimizin gönlüne girelim, karşılığını da Rabbimizden bekleyelim.
AK Parti olarak 31 Mart seçimleri ile ilgili hazırlıklarımızı tamamladık ve tüm gücümüzle sahaya indik. Perşembe günü Ankara’da tüm adaylar ve teşkilat mensuplarıyla birlikte seçimlere yönelik kampanyanın manifestosunu ilan ettik. Böylece seçim kampanyamız da resmen başladı.

 


         Kampanyamızın ana fikrini milletimizin gönlüne girmek oluşturuyor. Peki milletimizin gönlüne nasıl gireceğiz? Her şeyden önce AK Parti'nin geleceği ile ülkemizin geleceğini asla farklı görmediğimizi anlatacağız. Milletimiz varsa bizim de var olacağımızı, milletimiz mutlu ise bizim de mutlu olacağımızı, milletimiz hüzünlü ise bizim de hüzne boğulacağımızı ifade edeceğiz. Türkiye büyürse, gelişirse, güçlenirse, zenginleşirse, bizim de daha büyük hayaller kurmaya, daha büyük hedefler belirlemeye cesaret bulacağımızı tüm kalplere nakşedeceğiz.

 


         AK Parti, 16 yıllık birikimine, icraatlarına, hizmetlerine sahip çıkacağız. Her fırsatta örneklerle, rakamlarla, bunları anlatacağız. Hatta belediyecilik söz konusu olduğunda, bu takvimi 1994 yılından başlatacağız. Türkiye’nin ve şehirlerin nereden alınıp nereye getirildiğini her fırsatta dile getireceğiz.
Bunun yanında tevazuyla, samimiyetle, gayretle milletimizin hizmetine talip olduğumuzu ortaya koyacağız. Bizim dünyamızda kibrin, büyüklenmenin, efelenmenin, grupçuluğun, hizipçiliğin, arsızlığın, hırsızlığın, yolsuzluğun, israfın, haksızlığın, hukuksuzluğun, adaletsizliğin yeri olmadığını bizzat kendi yaşantımızla milletimize göstereceğiz. Ülkemizin ve milletimizin, şehirlerimizin geleceğiyle ilgili hayallerimizi, planlarımızı, projelerimizi milletimize ifade edeceğiz.
İnsana ve tüm canlılara, çevreye, tarihe, kültüre, sanata, ahlaka, vicdana uygun şehircilik anlayışıyla, belediyelerin nasıl yönetileceğini milletle paylaşacağız.

 


        Önümüzdeki dönemde AK Parti belediyeciliğinde şehir planları uzun vadeli ve hakkaniyete uygun şekilde hazırlanacak. Birilerinin siparişi üzerine değil. Gereği neyse adaletli bir şekilde bu planlar hazırlanacak.
Altyapı ve ulaşım sorunları tüm şehirlerimizde kökten çözülecek. Atık su kanallarından tutunuz içme suyu, yağmur suyu, bütün bunlara varıncaya kadar bunları enine boyuna tekrar elden geçirilerek inşallah bir adımı atacağız.
Kentsel dönüşüm çalışmaları, bölgelerin özelliklerine ve vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına göre, gönüllük esasına göre yapılacak. 'Ben yaptım oldu' anlayışıyla değil. Şu anda büyükşehirlerimizin, Ankara, İstanbul, İzmir, bu noktada devasa ihtiyaçlarının olduğunu çok açık, net gördük, biliyoruz. Dolayısıyla halkımızla el ele vermek suretiyle bunu çözmemiz lazım.
Şimdi İzmir'de bir Karabağlar için 'burası çok güzel bir yer' diyebilir miyiz? Burada bir kentsel dönüşüme ihtiyaç yok mu? Benim orada yaşayan vatandaşlarımızın insanca, modern bir şehirde yaşama hakkı yok mu? Ama bugüne kadar gelenler, buna çanak tuttular ve şu hale göz yumdular. Aynı şey Ankara'mız, İstanbul'umuz için geçerli.

 


       İstanbul'umuzda da Küçük Armutlu rezalet, berbat. Şimdi oralarda bu adımları atıyoruz. Tabii bu tür yerlerde bir de terör yaygınlaşıyor. Bunlara fırsat veremeyiz. Modern bir şehircilik anlayışıyla bu adımları atarsak vatandaşlarımız bizimle el ele vermek suretiyle, onlar da bize yardımcı olacaklar, bizler de onlara yardımcı olmak suretiyle, inşallah bu şehirleşme anlayışını hakim kılacağız.

 


       Benzersiz şehirler anlayışıyla, şehirlerimiz kendi hikayelerine uygun şekilde geliştirilecek. Tarihiyle gerçekten uyumlu şehircilik anlayışı. Bunun yanında akıllı şehirler uygulamalarıyla teknolojinin tüm imkanları, insanlarımızın ve şehirlerimizin emrine sunulacak. Çevreye saygılı şehirler ile belediye hizmetlerinde tabiattaki canlı ve cansız tüm varlıklar ile uyum gözetilecek. Sosyal belediyecilik çalışmalarına önem verilerek, doğrudan insana dokunan hizmetler ve projeler yaygınlaştırılacak.

 


         Yatay şehirleşmeyle tabiat ile bütünleşen, aile, mahalle ve komşuluk kültürünü ihya eden örnek yerleşim alanları kurulacak. 50 kat, 60 kat, bu tür binalarda, soruyorum, yaşayanların birbirinden haberi var mı? Komşuluk hukuku diye bir şey var mı? İnanın yan dairedeki ölüyor, haberleri yok. Peki bizim tarihimiz böyle mi?
Biz sokağımızda, karşımızdaki komşularımız Müşerref teyze, Suat teyze, ben kirlendiğim zaman onlar beni alır, çünkü sokakta oynuyoruz, çamur, öyle şimdi ki gibi değil sokaklar, alıyor beni yıkıyor, giydiriyor, anneme teslim ediyor. Aynı şekide, rahmetli annem onların çocuklarını alıyor, yıkıyor, o da onları teslim ediyor. Komşuluk böyleydi. Böyle birbirimize muhabbetimiz, sevgimiz vardı. Çocuklar arasındaki hukuk da böyleydi. Ama şimdi bu dev rezidanslarda veya dev binalarda, kulelerde, çocukların birbiriyle hukuku diye bir şey var mı? Hayır. Hepsi birer kibir abidesi.

 


          “Şehirle ilgili tüm önemli kararlar birlikte alınacak”
Halkla birlikte yönetim ilkesiyle, şehirle ilgili tüm önemli kararlar orada yaşayanlarla birlikte alınacak. Başta muhtarlar olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte bir araya gelinerek kararlar beraberce verilecek. Dolayısıyla ne yapılıyor ne ediliyor, bundan oradaki muhtarlar olsun, sivil toplum kuruluşları olsun, haberdar olacak ve adımlar ona göre atılmış olacak. Tasarruf ve şeffaflık hassasiyetiyle, belediyelerin kaynakları hem doğru hem de açık şekilde kullanılacak.
“Her alanda hayat kalitesini yükseltecek yaklaşımlar geliştirilecek”
Değer üreten şehirlerde, kültür ve ekonomi başta olmak üzere her alanda hayat kalitesini yükseltecek yaklaşımlar geliştirilecek.

 


        Milletin yönetimini emanet edeceği AK Parti'li belediyelerde değer üreten yapılaşmalar, ister istemez kendisindeki değerle alıcısını bulacak. İbadethanesiyle, okuluyla, sağlığıyla, millet kıraathanesiyle, millet bahçeleriyle tüm bunlarla beraber bir yapılanmayla buralar değer üretir hale gelmiş olacak. 11 başlıkta ifade ettiğimiz ilkeler çerçevesinde hizmet vereceğiz. Şimdiden ülkemize ve şehirlerimize hayırlı olmasını diliyorum.

 


       “Biz eserlerimizle konuşacağız”
Biz 1994'te belediyecilikte bu ülkede nasıl bir devrim gerçekleştirdik? Öncesinde ve ondan sonra devam eden süreçte... Bunları anlatacağız. İstanbul'da, Ankara'da, Kayseri'de, Konya'da, Malatya'da, Erzurum'da neler yaptık, bunları anlatacağız. Biz eserlerimizle konuşacağız. Hayal değil, gerçekleri anlatacağız. Bizim karşımızdakiler ne anlatacak? Yaptıkları bir şey yok ki anlatsınlar. Onun için biz yaptıklarımızla konuşacağız. İnanın ilk defa oy kullanacak genç evlatlarımızın birçoğu, nerede neler yapıldı, haberleri yok. Bilsinler, ona göre de oylarını kullanırken, 'Ben böyle bir belediyecilik arıyordum. İşte bunu buldum.' dedirtelim.
AK Parti göreve geldiği dönemde Türkiye’nin ihracatı 36 milyar dolardı, şimdi ise bu rakam 168 milyar dolara ulaştı. Bu tarihi bir rekor. Bay Kemal, sen bunları bilir misin? Nereden nereye geldik haberin var mı? Bu yılın ocak ayı itibarıyla yıllık ihracat 168,8 milyar dolara çıktı. Dış ticaret açığı 48,5 milyar dolara indi.

 


        Nereden nereye geldik. Döviz kurlarındaki yükseliş sebebiyle 2018 yılı milli gelirimiz kağıt üzerinde bir parça düşüş gösterebilir. Ancak ülkelerin milli gelirlerini döviz, faiz ve enflasyondan bağımsız olarak satın alma paritesine göre ölçen kategoride Türkiye bu yıl inşallah 13. sıradan 12. sıraya çıkacak. Bilindiği gibi 2002 yılında bu sınıflandırmada 17. sıradaydık. Yani önümüzdeki yıl 5 basamak atlamış olacağız.

 


         "Türkiye IMF defterini kapatmıştır"
Türkiye'nin ekonomi alanında verdiği mücadele sipariş değil, milli ve yerli bir dava. Kendisini bu ülkenin ve milletin bir mensubu hisseden herkes bu mücadeleye destek vermeli. Siyasi duruşu ne olursa olsun yerli ve milli duruş sahibi kesimlerden bu desteği gördük. CHP ve onun uyduları haline dönüşmüş kimi partiler Türkiye'nin bu büyük mücadelesinde aynı onurlu duruşu sergileyemedi.

 


         “IMF'ye gidenlerin kim olduğu belli”
CHP, ülkemizin yeniden IMF'ye gideceği yalanını söyleyecek kadar alçak bir fırsatçılık peşine düştü. IMF'ye gidenlerin kim olduğu belli. CHP zihniyeti ve diğerleri IMF'ye gittiler. Biz ise iktidara geldiğimizde Türkiye'nin IMF'ye borcu 23.5 milyar dolardı. IMF'ye olan bu borcu biz kucağımızda bulduk. Bir taraftan dev yatırımlar yaparken bir taraftan da bu borcu ödemiş bir iktidarız.
Türkiye 2013 yılı Mayıs ayında IMF defterini kapatmıştır ve bir daha da Allah'ın izniyle açmayacaktır. Bizi yeniden Afrika, Asya, Güney Amerika ülkeleri konumuna geriletecek böyle bir yolun sözünü dahi etmek Türkiye'ye ihanettir. Bay Kemal'in böyle bir derdi yok, anlamaz bu işten. O SSK Genel Müdürüyken hastanelerin hali belliydi. Oralara sağlam girsen sakat çıkarsın. Bunları gördük.

 


        Hastanelerimizin şimdiki hali de ortada. Öyle yalanlar uyduruyorlar ki hastanelerde sabahları muayene falan yapılmıyormuş. Dürüst ol be, dürüst ol. Yalancılığın tavan yapmış zaten. Dürüst ol dürüst, belki bir şeyler kaparsın ama yok, hayatı yalan.
Bilindiği gibi cezalar da arka arkaya geliyor. 1,5 milyon bir geldi, bir milyon bir geldi. Geliyor da geliyor. Kendisi ödeyemiyormuş, akrabalarından topluyormuş. Milletvekilleri bir araya gelmişler, adeta onun için bir sendika oluşturmuşlar, sandık kurmuşlar. O sandıkta toplamak suretiyle bu paralar ödeniyormuş.

 


          “İş Bankası Allah'ın izniyle Hazinenin malı olacaktır”
Gazi Mustafa Kemal’in İş Bankası’nı CHP’ye değil hazineye tahsisi vardır. İş Bankası Allah'ın izniyle Hazinenin malı olacaktır. Bu parlamento, bu tarihi kararı da Allah'ın izniyle alacaktır. Milletin hazinesine İş Bankası devredilecektir, buna inanıyorum. Niye? Milletin malı, Hazinenin malı. Oraya gidecektir. CHP oradan para almıyormuş. 4 üyen oranın yönetiminde. O yönetimde onlar ne iş yapıyor? Sadece ellerini mi kaldırıp indiriyorlar? Biz hepsini biliyoruz ve onun için buradaki o tarihi yanlışı da yapılacak tüm yolsuzlukların önünü de biz keseceğiz.

 


           CHP’nin iktidara gelmesiyle yapacağı ilk iş Türkiye’yi IMF’ye teslim etmek olur. Bunlar lafa gelince solcu olduklarını, demokrat olduklarını söylerler ama Venezuela'da ülkenin seçilmiş başkanının uluslararası bir darbe ile görevinden uzaklaştırma girişimine içten içe destek verirler, hatta aynı durumun ülkemizde de yaşanmasını isterler.
15 Temmuz gecesi millet meydanlarda, havalimanlarında, Bay Kemal saat 23.15'te İstanbul Atatürk Havalimanına gelerek orada darbecilerle anlaşıyorlar, konuşuyorlar ve tankların arasından geçip Bakırköy Belediyesine gidiyor. Kahvesini yudumlamak suretiyle bizi takip ediyor. Ne oluyor, ne bitiyor diye. Olur ya belki onu da götürebilirlerdi.
7 Ağustos'taki Yeni Kapı Mitingimize katılmayı cuma akşamına kadar reddediyor. Cuma akşamı son anda ne olduysa kabul dediler. Daha sonra geldi, hayatında görmediği katılımı orada gördü ve konuşmasını yaptı. Daha sonra o coşkuya, birliğe, beraberliğe tahammül edemedi ve aleyhte konuşmaya başladı. Bunlarda millilik, yerlilik, dayanışma diye bir şey yok. Bunlar bölmek, parçalamak, yutmak anlayışının bu ülkedeki varisleridir.

 


         "Pazardaki bu fiyatlara ayar çekme kararı aldık"
Gıdayı üreticiden tüketiciye aracı olmadan ulaştırma gayreti içinde olacağız.Biberiydi, çarlistonuydu, patlıcanıydı, domatesiydi; her şeyde, biz bu fiyatlara gerekirse ayar çekme kararını aldık, adımlarımızı atacağız. Belediyelerimiz vasıtasıyla biz bu adımları atacağız.
Güvenliğimizi sağlamanın tek yolu terör örgütlerinin kaynaklarını kurutmak, varlığını yok etmektir. Ülkemizdeki teröristlerin tehdit düzeyi neyse Suriye’dekilerinki de aynıdır. Türkiye’nin kontrolünde ve diğer ülkelerin lojistik destek verdiği güvenlikli bölge dışındaki formülü kabul etmiyoruz. ABD’nin bize verdiği sözleri yerine getirmesini bekliyoruz.Münbiç’teki teröristler birkaç hafta içinde çıkarılmazsa bizim bekleme süremiz sona erer. Kendi planlarımızı hayata geçirme hakkımız doğacaktır.dedi

Güncelleme Tarihi: 05 Şubat 2019, 15:00
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER