Dünyü kadınlar gününde kadınların haline genel bir bakış

      Her gün televizyon ekranlarında, gazete manşetlerinde maalesef kadın cinayetleri yer almaktadır. Çoğu zaman bu haberlerde öldürülen kadınların savcılıktan veya emniyetten koruma talebinde bulunduğundan veya kolluk kuvvetleri tarafından korunduğunda da bahsedilir.Ancak her türlü önlemlere rağmen kadın cinayetlerinde azalma değil artış meydana gelmektedir. Peki, bu tür cinayetlerin nedenleri nelerdir? Kıskançlık, eşini aldatma, boşama talepleri... gibi daha birçok sebep sıralanır.


     Bence bu tür cinayetlerin birinci nedeni ahlaki çöküntüdür. Her kadının veya kocanın başına yirmi dört saat polis dikemezsiniz. Zaten bu tür cinayetler polisiye tedbirlerle önlenemez. Ahlaki değerlerden yoksun, imandan, ahlaktan, hesaptan, sorumluluktan habersiz olarak yetişen ve birbirlerini severek evlenen, gerek koca gerekse kadın olsun belli bir süre sonra birbirlerinden soğumaya başlıyor ve tabiri caizse başka kapılar aramaya başlıyorlar. İşte burada da sıkıntılar baş göstermiş oluyor.


      Aile mahremiyetini bilmeyen, insanın yaşama hakkına değer vermeyen, evliliği sadece şehevi arzuların tatmin aracı olarak gören karı veya koca kendi hak ve sorumluluklarını da yerine getirmez duruma gelince ailede çatışma ve şiddet meydana gelmektedir. Bu aşamada da genelde kadınlar fiziki olarak daha zayıf oldukları için daha çok zarar görmektedirler.
Bu cinayetlerin önüne geçmek için daha çocukluktan itibaren kadının da, erkeğin de iyi bir şekilde eğitilmesi gerekmektedir. Tabi bu aşamada dini eğitim, ahlaki eğitim asla ve asla ihmal edilmemelidir. Dinimizin kadına verdiği büyük değer ortada iken, kadını soyundurup zevklerine alet edenler, onu bir meta durumuna düşürenler aslında kadına değer değil, en büyük zararı da vermiş oluyorlar. Kapitalis sistem kadını ucuz işçi olarak değerlendirirken, sosyalist düzen de kadını bir zevk aracı olarak görmektedir.


        İslam'da ise kadın anadır, bacıdır, baş tacıdır. Kadının her türlü ihtiyacı babası veya kocası tarafından temin edilmek durumundadır. Kadın, zor hayat şartlarının çarklarında korumasız bir şekilde kendi haline bırakılmaz. İslam dini, kadın ve erkeği bir bütünün eşit iki parçası olarak mütalaa eder. Kadın erkeksiz, erkek de kadınsız varlığını sürdüremez. Kadın da, erkek gibi Allah'ın saygın kulu, emir ve yasaklarının muhatabıdır.


       Güzel dinimiz İslam, ırk ve cinsiyete dayalı bir üstünlüğü kabul etmemiş, üstünlüğün takvada, yani sorumluluklarını yerine getirme ölçüsüne bağlı olduğunu açıklamıştır.
Kadınlara iyilikle muamele edilmesini isteyen İslam, kadın ve erkeğe karşılıklı olarak bazı temel hak ve sorumluluklar yüklemiştir. Bu konuda sevgili Peygamberimiz (sav), hadisi şerifte sorumluluğumuzu şöyle hatırlatmaktadır: "Hepiniz çoban yani muhafızsınız ve hepiniz de maiyetinizde bulunanların hukukundan mesulsünüz. Amirler maiyetindekilerin muhafızıdır. Aile reisi aile efradının çobanıdır. Kadın da evi ve çocukları üzerinde muhafızdır. Hülasa: hepiniz muhafızsınız ve hepiniz de idarenizde bulunanların hukukundan mesulsünüz"
İnsan hakları evrensel beyannamesinin ilk örneği olarak kabul edilen veda hutbesinde de sevgili Peygamberimiz (sav), şöyle buyurmaktadır: "…Şunu biliniz ki, kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi, kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır. Onların üzerindeki haklarınız yatağınızı yabancılardan korumaları, müsaadeniz olmadıkça hoşlanmadığınız bir kimsenin evinize girip oturmasına müsaade etmemeleridir. Onların sizin üzerinizdeki hakları da giyimlerinde ve yemelerinde (sosyal ihtiyaçlarına) onlara iyi bakmanızdır" Peygamberimiz (sav)'in şu hadisini de hiç unutmayalım: "Müminlerin imanca en mükemmel olanı, ahlaken en iyi olanlarıdır ve hayırlı olanlarınız da kadınlarına karşı hayırlı olanlardır"


      Aile yuvası dört unsur üzerine kurulmalıdır. Bu dört unsur da "S" harfiyle başladığı için buna dört "S" formülü de denilebilir. Bunlar sevgi, saygı, sabır ve sadakattir. Eşler öncelikle birbirlerini severek evlenmelidirler. Sevgiye dayalı olmayan evliliklerde sıkıntı çıkar. Eşler birbirlerine sevgiyle birlikte saygı da duymalıdırlar. Hayat hep toz pembe değil, inişleri çıkışları olan, sıkıntılı bir süreçtir. Bu aşamda sıkıntılara karşı eşler tahammül göstermesini, sabırlı olabilmeği de becerebilmelidirler. En önemli unsurlardan biri de eşler birbirlerine hiçbir durumda ihanet etmemeli, birbirlerine hep sadık kalabilmelidirler.
Şunu da hiç unutmayalım. Aile saadeti için kadın kocasına hizmetkâr olmalıdır ki, koca da hanımına köle olsun.

YORUM EKLE