Din ve diyanetle uğraşmak kimseye kazandırmaz

Son günlerde Diyanet İşleri Başkanlığına ve başkanına hakaretler, saldırılar artmış bulunmaktadır. Aslında bu hakaretler Diyanet üzerinden, Diyanet İşleri Başkanı üzerinden daha çok İslam dinine ve dini değerlere yapılmaktadır.

Özellikle camiye, cemaate, Cuma'ya gitmeyenler tarafından eleştiriler ve hakaretler yapılmaktadır. Yok hutbede bunu okumadı, şunun, bunun ismi anılmadı gibi. 

Öncelikle unutmamak gerekir ki Cuma Namazı, Müslümanların haftalık olarak topluca cemaatle ede ettikleri bir namazdır. Cuma namazından önce okunan hutbede ise güzel dinimizin inanç, ibadet, ahlak ilkeleri ve Müslümanların sosyal hayatlarını ilgilendiren konularda bilgilendirmeler yapılmaktadır. Hutbeler siyasi polemiklerin, siyasi ideolojilerin anlatılacağı, çekişmelerin yaşanacağı yerler değildir.

İslam tarihinde bunun acı örnekleri yaşanmıştır. Hz. Ali ve Hz. Muaviye arasındaki siyasi çekişmeden sonra Müslümanların arasına tefrika girdi ve bunun neticesinde birçok mezhep, gurup, ideoloji ortaya çıktı. Öyleki Hz. Muaviye'ye bağlı yerlerde hutbelerde Hz. Ali'ye ve ehli beytine lanetler, küfürler okunmuştur. Hz. Ali'ye bağlı yerlerde de aynı şekilde Muaviye ve taraftarlarına küfürler, lanetler okunmuştur. Daha sonra Ömer bin Abdulaziz bu tür lanet ve küfür okumaları yasaklamış, hutbe sonlarında Nahl suresi 90. Ayeti okutmuştur.

Cumhuriyetten sonra da Atatürk hutbelerde isimlerin anılmasını yasaklamıştır. Atatürk geçinenlerin bu konuyu da iyi araştırmaları gerekir. Zira Atatürk'e rağmen neden hutbelerde Atatürk'ün adı okunmuyor diyerek Diyanete, imamlara hakaretler yağdırmak, Atatürk'ü de anlamamak demektir.

Türkiye'de halkın %99'u eksiğiyle, gediğiyle Müslümandır. Tabi ki bu kadar insan camiye, cemaate, cumaya gitmiyor. Camiye gidenlerin de hepsinin niyetinin Allah rızası olduğu da söylenemez. Zira camiye giderlerin bazısı ben bu Diyanet'in, bu hocanın nasıl bir açığını bulurum, onları nasıl zor durumda bırakırım hesabıyla hareket etmekte ve her zaman Diyanet aleyhinde, hocasının aleyhinde eylem ve söylemde bulunurlar. Bunun örnekleri maalesef çok sık yaşanmaktadır.

Din ve Diyanet, bu memlekette Türküyle, Kürdiyle, Adabıyla, Acemiyle bütün Müslümanların ortak değeridir. Hal böyle olunca dinimizin bütünleştirici, sevgi, kardeşlik, birlik ve beraberlik yönü her zaman ve her yerde ön plana çıkarılmalıdır. Ötekileştirişi, ayrıştırıcı eylem ve söylemler dinimizde yoktur. Bu durumda hutbe konuları, hutbede söylenecek kelimeler özenle seçilir. Birilerini memnun etmek için dinimizin bu temel ilkelerinden taviz verilemez. Camiye, hutbeye siyaset de girmemelidir.

Tarihsel sürece de bakıldığı zaman görülectir ki, Din ile Diyanet ile uğraşanlar hiçbir zaman kazanmamışlardır. O zaman gelin, Din ve Diyanetle uğraşmayı bırakın. Bırakın imamlarımız da Diyanet İşleri Başkanı da görevlerini yapsınlar, dinlerine, millete hizmet etsinler.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mehmet Erdem
Mehmet Erdem - 3 yıl Önce

Cüneyt Hocam ağzınıza sağlık çok örneklerle tesbit etmişsiniz, bende size katılıyorum hutbe ve vaazlarda siyaset girmemelidir çünkü dinimize zarar vermekte ve İmam ve Vaizler zarar görmektedirler sizi tebrik ediyorum

Rumuz
Rumuz - 3 yıl Önce

Allah razı olsun