ADALET YOKSA DEVLET OLMAZ!...

DOĞRU TERCİHLER HAYATİ MESELEDİR!

Öyle kavramlar vardır ki, çok sık kullanmamıza rağmen tek bir kelime hatta tek bir cümle ile anlamını vermekte güçlük çekeriz. Gerek konusu gerekse yaşamımızdaki uygulama biçimi ile bu güçlüğü en çok htiğimiz kavramlardan biri de Adalet olsa gerek.

İşimize gelmediği zaman en çok sulandırılan ve yozlaştırılan, içeriğinin boşaltıldığı bir kavramdır adalet…

Felsefeciler, özellikle hukuk felsefecileri, genelde hukukun en temel kelimesi olarak niteledikleri adaletin tanımlanmasının zor, hatta imkânsız olduğunu ifade etmişlerdir.

Tanımlanması ne kadar zor ise uygulaması daha zorlaştırılmış bir kavramdır…

Adalet nedir sorusuna, bilginler genel olarak Adalet dengedir, orta noktadır cevabını vermişler.

Tarifinin güçlüğüne rağmen hiç şüphe yok ki, önce adalet ile hak ve haklılık ifadesinin bir arada kullanıldığını hepimiz biliyoruz. Adalet için, hakkın gözetilmesi, haklı ile haksızın ayırt edilmesi diyebiliriz kabaca…

Bir hakkın yerine getirilmesi de adalettir. Bir devlet içinde yaşayan herkesin, yasalarla sahip olduğu haklarını kullanması da adaletle sağlanır.

Yunan düşünür Platon'a göre adalet, en yüce erdemlerden biridir ve devletin temel davranış kuralıdır. Aristo'ya göre ise, herkese eşit davranmak hiç de adil değildir.

Çinli düşünür Konfüçyüs Devletin hazinesi adalettir derken, büyük Hint lideri ve devlet adamı Gandhi, Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız, diye seslenmiştir.

Muhammet AS. Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler çökmek zorundadır, demiştir ve çok yakından bildiğimiz Adalet Mülkün Temelidir deyişi Hz. Ömer'e aittir.

Timurlenk bile, Memleketler kılıçla alınır, lakin adaletle muhafaza edilir, derken adeta kazandığı zaferlerin altında yatan gerçeği açıklamıştır.

Adalet kavramının bir türlü yerine oturtulamaması bir çok suiistimalcinin de işine yaramıştır..

Ölüme giden güvenlik güçlerinin aldığı maaş ile milletvekillerinin maaşı arasındaki uçurumu hangi adalet ifadesi ile anlatacağız ki? İhale kovalaması da ayrı dursun!

Hiçbir niteliği ve insanlığa getirisi olmayan, dünyadaki başta futbolcular olmak üzere birçok alanda alınan astronomik rakamlar ile asgari ücretlinin aldığı maaşın uçurumunu adaletin hangi terazisine koyacağız?

Kaldı ki bu hakkaniyetsizliğe bizler de bilerek veya bilmeyerek her türlü destek veriyor, ortak oluyoruz!

İnsanlar arasındaki gelir dağılımındaki adaletsizliği nereye koymalıyız?

Çok çook büyük uçurumlar var.

Bu hakkaniyetsizliği dile getiren çok az insan var.

Maalesef ülkeleri yönetenlerden bu konular hakkında çıt yok…

Sosyal, sportif, kültür vs adı altında o kadar çok anlamsız ve gereksiz sözde yatırımlar var ki kimsenin gündeminde bile değil.

Devletler her türlü spora ve çok anlamsız işlere inanılmaz destekler veriyor ama yoksul insanları görmek istemiyorlar…

Dünyada o kadar çok insan aç susuz perişan ki bu durumdan rahatsız olan yine çok az insan var.

Bütün duygu ve değerlerimizi kaybettik sanki…

Gözlerimizle gördüğümüz ve her gün yaşadığımız tanıklık ettiğimiz onca zulme seyirci kalıyoruz ama netice yine aynı: hiçbir tepki yok?

Yalan, aldatma, dolandırıcılık, gasp gibi şeyler almış başını gidiyor.

Ve bu kötülükleri yapanlar çoğunluk tarafından el üstünde tutuluyor…

Doğruluk, dürüstlük tanımı da yozlaştı.

Kötüler tarafından bütün dengeler alt üst oldu ve iyiler çok azınlıkta sesleri duyulmuyor…

Yalansız ve dolansız bir hayat tasarlayan yok neredeyse…

Toplumdaki yaşayanlar arasında zenginle fakir arasında, ezen ile ezilen arasında çok büyük uçurumlar yaşanıyor…!

Aslında adalet kelimesine her insanın ve her düşünce kesimlerinin kendince koyduğu anlamlar vardır.

Aşağıdaki ile yukarıdakinin, azla çoğun farkını gideren adalet, gerçek adalettir.

Adâlet aslında doğru olmayı, doğru davranmayı gerektirir..

En yakınımız, sevdiğimiz dahi olsa adâletle karar vermemiz lazım…

Adil, Dürüst, Güvenilir, karakterli, Özü Sözü Bir, Doğru Sözlü Kişi olmak gerek..

İnsaflı, merhametli, şefkatli olmamız hayatın kaçınılmaz gerçeği olsa gerek…

Yoldan çıkanlardan, haktan sapanlardan, zalimlerden, haksızlık edenlerden çok çektik artık yetmez mi?

Elimize yetkiler ve fırsatlar geldiğinde bir daha bu fırsat gelmez diyerek her türlü yanlışı yapmayalım artık. Bakınız aynı ailelerden onlarca insanlar devletin en iyi yerlerinde torpille ense yaparken binlerce aileden iş bulamayan perişan insanlar yaşıyor toplumuzda bu durum Allah'a revamı dır?

Adil insan olmanın en temel şartlarından birisi, kul hakkından kaçınmaktır. Bazı yerlerden burnuma kötü kokular geliyor ve adaletsiz uygulamalar adam kayırma, torpil, işi ehline vermeme, iltimas gibi davranışlar son derece korkunç kul hakkı ihlalleri yaşatılıyor...

Yöneticilik de yöneticiyi seçmek de birer emanettir ve adil olunmalıdır…

Halkı adil olmayan topluluklar, seçerken adil davranmıyor ki seçtikleri adil olsun, adalete riayet etsin…

Bizim adamımız olsun da taş olsun dediğimiz sürece, ırkçılık yaptığımız sürece tercihlerimizi yaparken adaleti seçmediğimiz sürece kalkıp konuşmamız da doğrusu bir anlam ifade etmiyor.

Çünkü her türlü adaletsizliği yapanlar sonra hiçbir şey yapmamış gibi utanmadan kızarmadan sıkılmadan toplum önünde haktan hukuktan bahsedebiliyorlar..

Yani o kadar kirli piyasa var ki siyahi bize beyaz gösterebiliyorlar…!

İnsan, toplumsal bir varlıktır. O yalnız başına bir hayata katlanamaz. Onun içerisinde yaşadığı topluma karşı bazı sorumlukları olmalıdır..

İnsanlığın temelini oluşturan 'adâlet ve hakkaniyet ilkesine yeniden bir duyarlılık kazandırılmasıyla mümkündür. Aksi takdirde 'adâletin olmadığı yerde hak, hakkın olmadığı yerde huzur, huzurun olmadığı yerde birlik ve düzen olmaz.

Bu birlik ve düzeni sağlayıp dünya barışını temin etmek için, dünyadaki her insan sorumluluk almak zorundadır. 

Son olarak, nasıl bir dünyada hangi oranda mutlu yaşamak istiyorum? Sorusuna en doğru cevabı bulmanın temel şartı, adâleti önce aile içerisinde yaşamak, sonra toplumda, ardından da tüm dünyada dalga dalga yaymaktır.

Bütün bu düşüncelerimden yola çıkarak, adalet uygulanılırsa mükemmel  olma ihtimali yüksek..

Adalet her dilde pelesenk olmasına rağmen uygulamada maalesef topal kalmıştır…

Temennim , her vatandaşın adil, tarafsız, bağımsız yargılandığı, her vatandaşın eşit, huzurlu, barış içinde bir düzende yaşadığı, evinde, yolda ve işinde kendisini güvende htiği, karakol, mahkeme kapısı korkusu ve endişesi yaşamadığı bir ülkede Adalet vardır diyebilelim..

Bir kimsenin ötekini istismar etmemesi önce ahlakın sonra adaletin gereği olmalıdır…

Dünyanın değişik coğrafyalarında masum insanlara ekonomik, etnik, dinî ya da ideolojik gerekçelerle öldürülmekte, zulüm ve işkenceler uygulanmaktadır.

Gücü elinde bulunduranlar bu zulme destek veriyor sonra seyrediyorlar..

Dünyada yaşamakta olan tüm bireyleri insanlık ailesinin birer üyesi olarak kabul edip bu devasa aile içerisinde birliği ancak adaleti tesis ederek yakalayabiliriz…

Ama gücün sözünü değil, sözün gücünü, güçlünün adaleti değil adaletin gücünü hakim kılarak yapabiliriz bunu..

O nedenle tercih de, karar da erdemli insanlığın elindedir…

Adalet yoksa devlet olmaz!..

Adalet olmazsa devlet (mutluluk) olmaz…

YORUM EKLE

banner29