Kitap , Sünnet , İcma-i Ümmet Ve Kıyas-ı Fukahaya Bağlı Kalmak

      Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla
Cenabı Allah Âl-i İmran Sûresinin 103. Ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor “Ey Müslümanlar hep beraber top yekûn hablullahil Metin olan Kur’an-ı kerime sarılın ve ayrılığa da düşmeyin” ferman-ı kutsisi ile bütün Müslümanların yek vücut halinde her türlü beşer-i efkâr ve cereyanlardan uzak olarak doğrudan doğruya Kur’an ve sünnet etrafında toplanmalarını emretmektedir. Bunun neticesinde de Müslümanların her türlü ihtilaf ve tefrikadan kurtulup saadet-i dareyne (dünya ve ahiret mutluluğuna) nail olacaklarını dile getirmektedir.
Kur’an-ı kerime sarılmak demek bin dört yüz seneden beri anane-i islamiyeye (Nesilden nesile) Nasıl gelmişse aynı yol üzere kitap , sünnet , icma-i ümmet ve kıyas-ı fukahaya bağlı kalmak demektir. Yoksa bir kısım insanların yaptıkları gibi sadece elimize bire meal alıp ondan hüküm çıkarmaya çalışmak demek değildir. Zira Hz. Peygamberin (a.s.v) sünnetine icma-i ümmete ve kıyas-ı fukahaya göre hareket etmemizi bizden Kur’an-ı kerim istemektedir.
Şimdi bunları bizzat kuranı kerimin ayetlerine dayanarak açıklayalım.
1. Sünneti Seniyyeye İttiba


      Cenabı Allah birçok ayeti kerimesinde Hz. Peygambere itaati farz kılmaktadır.
Mesela Nisa Sûresi 80. Ayeti kerimesinde “Kim peygambere itaat ederse muhakkak o Allaha itaat etmiş olur” demekle bize sünneti seniyyeye itaat etmemizi farz kılmaktadır.
Yine cenabı Allah Âl-i İmran suresinin 32. Ayetinde “ Deki Allaha ve onun resulü hazreti Muhammede itaat edin. Kim Allah ve resulüne itaatten yüz çevirirse o kimse kâfir olmuştur. Allah da kâfirleri sevmez.” Buyurmaktadır.
Son olarak peygambere yani onun sünnetine itaatin gerekliliği hususunda Âl-i İmran suresinin 31. Ayeti kerimesini verelim. Cenabı Allah buyuruyor ki “ Ey Muhammed deki eğer siz Allahı seviyorsanız hemen bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin. Ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayandır. Kullarına çok merhamet edendir. “
Bu üç ayetten anlaşılan şudur ki bugün peygambere itaat etmemiz, onun sünneti seniyyesine itaat etmemiz demektir. Zira bugün peygamberin direk şahsına itaat etme imkanına sahip değiliz çünkü o vefat etmiştir. Bu ayetler kıyamete kadar geçerli olduğuna göre o zaman peygambere itaat etmek sadece hayatta iken ona itaat etmekle sınırlı olmayıp, peygamberin vefatından sonrada onun sünneti seniyyesine itaat etmek ona itaat etmek demektir.
2. İcmâ-i Ümmete Tabi Olma


      İcma-i ümmete uymamız hususunda cenabı Allah nisa suresinin 115. ayetinde şöyle buyurmaktadır.
“ kim kendisine doğru yol apaçık beyan olunduktan sonra hazreti Muhammedi ( s.a.v) kabul etmeyip ona muhalif giderse ve müminlerin yolundan ayrı bir yol tutacak olursa biz onu döndüğü yolda bırakırız. Ve onu cehenneme atarız. O varılacak yerde ne kötüdür.”
Bu ayeti kerimede bin dört yüz yıllık müminlerin yolundan başka bir yola yönelmemizi cenabı Allah şiddetle red etmektedir. Ve cenabı Allah bize Müslümanların yolunu takip etmemizi yani ümmetin icmasına tabi olmamızı istemektedir. İşte bu ayeti kerime icmai ümmete delil teşkil etmektedir.


      3. Kıyas-ı Fukaha ya Bağlı Kalma
Cenabı Allah Maide suresinin 90. Ayetinde “ Ey (tevhid imanı ile) iman etmiş olanlar şarap (alkol) kumar , dikili taşlar (putlar) fal okları şeytanın işi olan iğrençlikten başka bir şey değildir. Onun için bunlardan kaçınınız ki saadete eresiniz. “
Demekle alkollü içecekler içerisinde sadece şarabın ismini vermiştir. İslam âlimleri diğer alkollü içecekleri de şaraba kıyas ederek haram olduklarına karar vermişlerdir.

YORUM EKLE