İslam Dininde Taviz Verilerek Dine Hizmet Edilir mi? -3-

     Rahman Ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Unutmayalım ki; Kâfir ve münafıkların yanında yer alıp onların iltifatlarını kazanmak için riyakârane tavırlar takınmak, Cenabı Allah'ın ihsan ve yardımlarından mahrum kalmak demektir. Zira Cenabı Allah'ın merhamet ve ihsanına nail olmanın yolu ona isyanda değil, onun Habibi zişanının sünneti seniyyesine tabi olmak ve sünneti seniyye dairesinde hareket etmekle olur.
      Cenabı Allah Ahzab Suresinin 48. Ayeti kerimesinde; "O Kâfirlere ve münafıklara sakın itaat etme. (onların batıl tanrılarını eleştirmemek ve o batıl tanrıların, onlara Allah yanında şefaatçi olacaklarını inkâr etmemek gibi arzularını, onların tekliflerini sakın kabul etme) Onların eziyetlerine aldırış etme (onların eziyetlerinden kurtulmak için asla davanda gevşeklik gösterme) ve yalnız Allah'a tevekkül et. (her hususta Cenabı Allah'a itimat ve teslimiyetten ayrılma.) Allah'u Teâlâ seni muhafaza etme hususunda kâfidir. O Hâlık-ı Kerim bütün emirlerinde seni muvaffak kılar. Düşmanlarından seni muhafaza eder. Sana vekil olarak Allah yeter."
Bu Ayeti Kerime Din-i Mübîn-i İslam'a hizmet edenlere şöyle emir ediyor;
    1 - Sakın Kâfirlere ve münafıklara itaat etmeyin.
2 - Kâfirler ve münafıklara asla yağcılık yapmayın.
3 - Ahkam-ı İlahiyye'nin tamamını birden tebliğ etmekten asla çekinmeyin, Onların kınamalarından, ve itaplarından korkmayın. Teklif ettikleri Dünyevi menfaatler uğruna Dinde taviz vermeyin.
4 - Kâfirlerden gelebilecek eza ve cefaya karşı sabredin, Eza ve cefalardan emin olmak için onlara hoşgörü ile yaklaşmayın.
5 - Dünyevi ve uhrevi her meselede Cenabı Allah'a tevekkül edin, zira vekil olarak Allah yeterlidir.
6 - Cenabı Allah'ın size ihsan edeceği Kuvve-i kudsiyye ile din hizmetinde muvaffak olursunuz.
      Unutulmamalıdır ki, Yahudi ve Hıristiyanlara müdahane de (yağcılık yapmak) bulunmakla onların rızasını ve sevgisini asla kazanamayız. Zira Cenabı Allah El-Bakara Suresinin 120. Ayetinde "Ey Habibi Zişan, Dinlerine uymadıkça; Yahudilerde, Hıristiyanlarda senden asla hoşnut olmazlar." Diyerek Hz. Peygamberin (s.a.v) dolayısıyla Müslümanların, Din-i Hak üzere sabit kaldıkları müddetçe, Yahudilerin ve Hıristiyanların kendilerinden ebediyen razı olmayacaklarını kesin bir dil ile ifade ederek, Müslümanları şiddetle uyarmaktadır. Cenabı Hak Yahudi ve Hıristiyanların Müslümanlara karşı amansız düşmanlıklarını beyan ettiği halde, Müslümanların hâlâ onlardan merhamet ve güzel muamele beklemeleri elbette ki kâr-i akıl değildir.
Yüce Allah'ın yukarıdaki Ayette "Dinlerine uymadıkça" buyruğu ile ilgili olarak İbn-i Kesir şunları söylüyor: Fukahadan birçok kimse "onların dinlerine uymadıkça" buyruğunun dinlerinin tekil olarak ifade edilmesi küfrün bir tek millet olduğuna delil olarak göstermişlerdir. Cenabı Allahın Kâfirun Suresinde "Ey Habibim kâfirlere deki; sizin dininiz size, Benim dinimde bana" buyruğuyla her iki dinide (hak din ile batıl din) tekil olarak zikir etiğinden, bunun anlamı şudur: Küfürde tek millettir, İslam'da tekmillettir. Yani kâfirlerin dinleri batıl olması hasebiyle Kur'an nazarında tek bir dindir. Müslümanlarında dini tek bir dindir.
       Yüce Allahın "Sen dinlerine uymadıkça; Yahudiler de, Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmazlar." Buyruğu ile ilgili olarak şehit Seyyid Kutub Fizilal'il Kur'an adlı eserinde şunları söylemektedir. "İşte bu durum (Hıristiyan ve Yahudilerin düşmanlıklar ve Müslümanlardan hoşnut olmadıkları) her zaman ve mekanda doğrulandığını gördüğümüz sürekli bir akidedir. (inançtır) Yahudi ve Hıristiyanların, dünyanın dört bir yanında ve her çağda Müslüman topluma karşı sürdüre geldikleri savaşın hakikati işte bu akide savaşıdır. İnançları onlara bunu emretmektedir."
    Yahudi ve Hıristiyanlar Hz. Muhammed'in, (s.a.v) Cenabı Allah'ın Peygamberi olduğunu çok iyi bilmekteydiler. Zira bunu ellerindeki Tevrat ve İncil'den biliyorlardı. Ellerindeki Tevrat ve İncil'de Hazreti Peygamberin vasıfları apaçık bildirilmekteydi. Kur'an-ı Kerim bize El-Bakara Suresinin 146. Ayeti kerimesinde "Yahudi ve Hıristiyanlar, oğullarını tanıdıkları gibi tanıyorlardı." (Çünkü onlar Hz. Peygamberin vasıflarını ellerindeki Tevrat ve İncil den okuyorlardı.) Yani onun Hak Peygamber olduğunu, onlara ellerindeki kitaplar söylüyordu. Buna rağmen kıskançlık ve kinlerinden dolayı onun peygamberliğini inkâr ettiler, Çünkü o İsrail oğullarından değildi.
     Kâfirlerden ister ehli kitap olsun, ister müşrik olsun, Müslümanlara herhangi bir hayrın isabet etmesini asla istemezler. Bu durumu bize Kur'an-ı Kerim apaçık bildirmektedir. Cenabı Allah El-Bakara Suresinin 105. Ayeti kerimesinde "Ehli kitaptan kâfir olanlarda, Müşriklerde Rabbinizden size hiçbir hayrın gelmesini asla istemezler. Allah ise Rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah büyük lütuf ve ihsan sahibidir." Durum bu kadar açık iken, hayrete mucip olan şu ki; Yahudi ve Hıristiyanların biz Müslümanlara karşı amansız düşmanlıklarını görmeyerek onlara tabi olmayı, onları taklit etmeyi ve onların izinden gitmeyi kendimize büyük marifet saymamızdır. El-İyazu Billâh (Cenabı Allah bizi bu durumdan muhafaza buyursun.)
        Din-i Mubîn-i İslam'ı Din edinen Müslümanlar olarak yek vücut halinde her türlü beşeri efkâr ve cereyanlardan, beri olarak, doğrudan doğruya Kur'ân ve sünnet etrafında toplanmamız ve her türlü ihtilaf ve tefrikadan kurtulmamız gerekmektedir. Zira Saadeti Dareynin (her iki cihan saadeti) yolu buradan geçmektedir. Geliniz bu konuda Kur'ân-ı Azimuşşana bir daha kulak verelim. Cenabı Hak Al-i İmran Suresinin 103. Ayeti Kerimesinde buyuruyorlar ki "Ey insanlar, Özellikle Ey Müslümanlar, Allahın dinine, Ahkam-ı İlahiyyeyi beyan eden Kur'an ve sünnete toplu olarak yapışın. Ehli kitap denilen Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi veya cahiliye zamanındaki müşrikler gibi ihtilafa ve tefrikaya düşmeyin. Parça parça, cemaat cemaat olmayın. Birbirinize arka çevirmeyin. Birbirinizi düşman telaki etmeyin, birbirinizle savaşmayın, birbirinizle mücadele etmeyin, hak ve hakikate muhalif hareketlerde bulunmayın."
   Yüce Kitabımız bize bu emirde bulunduğu halde ne yazıkki bugün, biz bu ilahi emre muhalif olarak parça parça olduk, sayısız cemaatler büründük, birbirimize düştük ve neticede de küffarın kölesi ve esiri olduk. Cenabı Hak bir an önce uyanmayı ve bu emri ilahinin gereğini yapmayı nasib-i müyesser eylesin. AMİN

YORUM EKLE

banner29